9.5.07

endonezyanın islamiyeti kabul etmesindeki sır



endonezyanın islamiyeti kabul etmesindeki sır
 
Kendi halinde bir tüccardı.Bir gün kumaşları gemiye yükledi. Endonezya'ya
gitti ve oraya yerleşti.İşini orada devam ettirdi.Kumaşları kaliteliydi. Tam
da o bölge halkının aradığı cinstendi.Kendisi kanaat sahibi bir insandı
tüccarın.Kazancı az olsun, temiz olsun düşüncesindeydi.Bir gün geç geldi iş
yerine.Ama kasada fazlaca para vardı. Belli ki, tezgahtar iyi bir kâr elde
etmişti sattığı mallardan. Merak etti, sordu:

-Hangi kumaşlardan sattın?
-Şu kumaştan efendim.
-Metresini kaça verdin?
-On akçeye.
-Nasıl olur?" diye hayret etti, tüccar.
-Beş akçelik kumaşı on akçeye nasıl satarsın? Bize hakkı geçmiş adamcağızın.
Görsen tanır mısın onu?

Tezgahtar gitti, müşteriyi buldu, getirdi. Dükkan sahibi müşteriyi
karşısında görür görmez, helâllik istedi ve fazla parayı müşteriye uzattı.
Müşteri şaşırmıştı. Böyle bir durumla ilk defa karşılaşıyordu.

-Ne demekti hakkını helâl et?

Olay kısa sürede dilden dile dolaştı.Çok geçmeden kralın kulağına kadar
vardı.Sonunda kral kumaş tüccarını saraya çağırdı ve sordu:
-Sizin yaptığınız bu davranışı daha önce biz ne duyduk, ne de gördük.

Bunun aslı nedir?

-Ben, dedi tüccar, Müslüman'ım. İslâm dini böyle emreder. Müşterinin bana
hakkı geçmişti. Dolayısıyla kazancıma haram girmişti. Ben sadece bir yanlışı
düzelttim.
Kral,
-İslâm nedir, Müslümanlık nedir? gibi peş peşe sorular sordu.

Tüccar, birer birer sorularını cevapladı.Kral ilk defa duyuyordu böyle bir
dinin varlığını.Fazla zaman geçirmeden İslâm'ı kabul etti.Daha sonra kısa
süre içinde de halk Müslüman oldu.250 milyonluk nüfusa sahip olan bugünkü
Endonezya'nın Müslümanlığı kabul etmesindeki sır sadece beş akçelik bir
kumaş ve hakkaniyete uygun küçük(!) bir davranış idi...Yapılan tek şey vardı
sadece:İnandığı gibi yaşamak, sahip olduğu güzellikleri çevresiyle
paylaşmaktı. Efendimizin müjdesi herkese açık: "Doğru ve güvenilir tüccar,
kıyamet gününde peygamberler, sıddıklar (doğrular) ve şehitlerle
beraberdir."

Yani, asıl olan söz dili değil, hal diliydi.Konuşmaktan çok
yaşamaktı.İnandığı gibi anlatmaktan ziyade inandığı gibi
yaşamaktı...

Herkes üzerine düşeni yapsın, isteyen dersini alsın,isteyen de silip
atsın...
Ameller niyetlere göre değerlendirilir nihayetinde.



--
AKSİNİ BELİRTMEDİĞİM BÜTÜN PAYLAŞIMLARIM
>>ALINTIDIR<<


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu mesajı şu gruba üye olduğunuz için aldınız: Google Grupları "ATLANTİSE YOLCULUK" grubu.
**********************************************************
 ARANILAN SEVGİ İSE ; YOLCULUK ATLANTİSE

  "GİDERİZ NURYOLU İZDE GİDERİZ
   TAŞ BAĞIRDA SULAR DİZDE GİDERİZ,
   BİRGÜN AKŞAM OLUR BİZDE GİDERİZ,
   KALIR DUDAKLARDA ŞARKIMIZ BİZİM..."
 *********************************************************
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

Hiç yorum yok: